Yaşanan depremler sonucu deneyimlenen kaybın adını “belirsiz kayıp” olarak koymanın birçok kişiye ne kadar iyi geldiğini her seferinde gözlemliyorum. Bununla beraber, sadece ismini koymanın yeterli olmadığını fark ettim. Bu konuda yazılan önceki blog yazımıza buradan ulaşabilirsiniz. İlk yazıda çok kısa yer verebildiğim belirsiz kayıpla başa çıkmanın yollarını daha detaylı anlatma gereği duyduğum için bunu bir seri haline getirmeye karar verdim.
Bu yazıda belirsiz kayıpla beraber yaşamayı öğrenmek için faydalı olabilecek altı yoldan bahsedeceğim. Serinin son yazısında ise bir dizi üzerinden farklı karakterlerin belirsiz kayıpla nasıl başa çıktıklarına göz atacağız.
Yas Terapisi vs. Belirsiz Kayıpla Başa Çıkma
Geleneksel yas terapilerinde kişinin belirli aşamalardan geçerek yas sürecini tamamlaması beklenir. Ancak bu geleneksel bakışın yaratıcısı Kübler-Ross bile son kitabında yasın doğrusal 5 evreden çok daha fazlası, daha uzun, değişken ve bireysel bir süreç olduğuna vurgu yapıyor. Bu yüzden yas süreçlerine güncel bakış açısı yasın başlayıp biten ya da tamamlanan bir dönemden ziyade; hayatımıza dahil olan ve onun çevresinde büyüyüp onunla yaşamayı öğrendiğimiz bir süreç olduğunu söylüyor.
Belirsiz kayıpta bu vurgu daha da anlam kazanıyor çünkü zaten kayıpla ilgili son bulmayan bir belirsizlik mevcut olduğundan geleneksel yas terapileri burada işlevsiz kalıyor. O yüzden ihtiyacımız olan onunla beraber yaşamayı öğrenme süreci. Bu sürecin hedefi de esnekliği arttırmak. Bu esneklik ise yeni deneyimlere ve duygulara yer açıp büyümeyi gerektiriyor. Esnekliği inşa etmek yıllarca hatta bazen bir ömür sürebilir.
Belirsiz Kaybın Bireye Etkileri
Kaybın, anlamlandırmakta zorlandığımız bu türünde kaybımız sadece fiziksel veya psikolojik boyutta gerçekleştiğinden olayın ardından kişide depresyon, kaygı, umutsuzluk, anlamsızlık, çaresizlik, karmaşık bir kimlik anlayışı ve kaygılı bağlanma davranışları gözlemlenebilir. Bu beklenen bir durumdur çünkü beynimiz belirsizliği sevmez ve bunu ortadan kaldırana kadar derin bir üzüntüye, endişeye ya da güvensizliğe düşebilir.
Çoğunlukla kaybımızdan sorumlu bir günah keçisi aradığımız için kendimizi suçlamaya daha meyilli olabiliriz. Yeterince güzel bir veda edemediğimiz, ya da kaybımız psikolojik olarak hala bizimleyken onunla daha kaliteli vakit geçiremediğimiz için kendimizi yerden yere vururuz. Fakat suç kimsede değil, olayın doğasında olan bu belirsizliktedir. Kayıpla beraber yaşanan zorluklar kişinin yetersizliğinden değil, kaybın belirsizliğinden kaynaklanır.
Belirsiz Kaybın Toplumsal Etkileri
Bireysel etkilerin yanı sıra ailede de farklı etkiler gözlemlenir. Ailede çatışmaların yaşanması kaçınılmaz olur. Ailedeki bazı üyeler eski ritüellere devam etmekte zorlanırken bazıları bunlara ihtiyacı olduğunu bile dile getiremeyebilir. Oysa bayramları ya da özel günleri yine eskisi gibi kutlamak, mümkün olduğunca eski rutinleri revize ederek yaşatmaya devam etmek herkese iyi gelecektir.
Kayıpla beraber aile içindeki sınırlar ve roller de değişmek zorunda kalır ve yeni bir düzen kurulana kadar oluşan bu belirsizlikte kimin hangi rolde yer alacağına karar vermek zordur. Örneğin, artık evin düzeninden sorumlu kişi yoksa bu rolü kim üstlenecek, veya eskiden sahip olduğumuz “eş” rolümüzü birden kaybettiysek bu boşluğu ne ile dolduracağımızı bilememek oldukça doğaldır.
İki Taraflı Düşünme
****Kayıp gibi konularda siyah/beyaz düşünme eğiliminde olabiliriz. Alışık olduğumuz versiyonda kişi ya vardır ya da yoktur. Fakat belirsiz kayıpta "hem var hem yok” demeye ve gri alanlar oluşturmaya ihtiyaç duyarız. İlk olarak bu iki taraflı düşünmeyi dile yerleştirmek gerekir: “O muhtemelen ölmüş olabilir ve belki de ölmemiştir.” Psikolojik kayıpta ise, “O manen gitmiş olsa da hala burada benimle birlikte” demek buna örnektir. Benzer olarak duygularımıza bu ikili düşünme şeklini yansıtmak da mümkün: “Kaybettiklerime üzgün ve hala sahip olduklarıma minnettarım.”
Bu düşünme tarzına ek takip etmemizin iyi geleceği altı ilke var. Bu ilkelerin bir sırası olmamakla birlikte uygulamada eş zamanlı ve esnek olmak da yine iyi gelecektir.
1. Kimliği Yeniden İnşa Etmek
Karmaşıklaşan kimlik anlayışını netleştirmek adına müdahale edilmesi gereken ilk alanlardan biridir. Eş 20 yıldır kayıp ise o hala kocası mıdır, ya da kişi hala evli midir? Tüm mahallem ve sosyal çevrem yok olduysa nasıl yeni bir çevre edinebilir, hangi gruba ait olabilirim? Bu bağlamda kimliğimizi yeniden inşa etmek, rollerimizi belirlemek karışıklığı ortadan kaldırır. Fiziksel kaybımızın yerini hiç kimsenin tutamayacağı gerçeği ile beraber, kendimize yeni psikolojik bir aile, benzer bir ilişki inşa etmek iyi gelebilir.
2. Kontrol Becerisini Düzenlemek
Suç kaybın belirsiz olmasındadır ama bazen başımıza gelenlerin ne kadar adil olduğunu da düşünmeden edemeyiz. Biz her şeyi kitabına göre yapıp iyi bir insan olmaya çalışırken, dünyanın en kötü şeyi nasıl başımıza gelir anlayamayız. Ne kadar zor da olsa dünyanın her zaman adil bir yer olmayabileceğini, iyi insanların başına da kötü şeyler gelebileceğini kabul etmek gerekir.
Kontrolümüz dışında olan gelişen bu yaşantılara karşın kendimize kontrol edebileceğimiz küçük alanlar yaratmak iyi hissettirebilir. Örneğin, onca zaman içinde pandemiye denk gelen birkaç nesilden biri olduğumuza hayıflanmak yerine bazıları kapanma günlerinde çeşitli ekmekler yaparak sahip oldukları kısıtlı alanda kontrol edebilecekleri bir aktivite bulmuşlardı.
3. Anlam Bulmak
Yaşananın adı belirsiz kayıp ve bu belki de en zoru. Kaybımızın adını koymak ona yükleyeceğimiz ilk anlam olmalı. Bunu çevremizle konuşmak, duygularımızı ve kafa karışıklığımızı paylaşarak sosyal desteğimizi devam ettirmek yaşadıklarımıza yeni bir anlam yüklemek için vazgeçilmez bir aşama.
Varsa eğer kaybın bize iyi gelebilecek, bir şekilde iyiye yorabileceğimiz yeni bir anlamını bulmak da kıymetli. Yeni ve olumlu bir anlam bulmak mümkün değilse yeni bir amaç bulunabilir. Örneğin kaybın ardından kendimizden de vazgeçmek yerine, kaybı onore etmek ya da kalanlara destek olabilmek için kendimize yeni bir rolü amaç edinebiliriz.
4. Gelgiti Normalleştirmek
Çoğunlukla stabillikten uzaklaşmak normdan çıkmak olarak değerlendirilir ve bu yüzden de patolojik görülebilir. Ancak belirsiz kayıptaki gelgit psikiyatrik veya klinik bir durum değildir. Aksine sosyal ve duygusal bir gelgittir ve çok doğaldır, yani sorun kişide değildir. Durumun belirsizliği bu gelgiti oluşturur.
5. Bağlantıyı Revize Etmek
Kaybımız bir boyutta gerçekleşip diğerinde kişi/mekan varlığını devam ettirdiğinden onunla olan bağımızı tamamen koparmak mümkün değildir, yapılsa da pek iyi gelmez. Belirsiz kaybımızla bağımızı devam ettirmek için toplumsal düzeyde anıtlar oluşturmak, onların psikolojik varlıklarını devam ettirmek için belli bir köşede anılarımızı sergilemek iyi gelebilir. “Muhtemelen öldü ve bitti, bunu kapatıp devam edelim” değil; psikolojik varlığıyla bağımızı revize ederek kaybettiğimiz boyut sonrası yeni roller ve anlamlar bulmak gerek. Kişi terapi desteği alıyor olsa bile terapist dışında kişinin günlük hayatında hep var olabilecek yeni sosyal bağların kurulması da önemlidir.
6. Yeni Umutlar Keşfetmek
En uzun sürebilecek hedeftir. Uzun vadede bu belirsizliğe ve gelgite alışmak, adalet duygusunu yeniden tanımlamak, belirsizliğe yeni bir anlam yükleyerek hayatımıza yeni umutları keşfetmemiz için öncüllerdir. Burada bahsedilen kaybolan kişiyi bulmaya ya da defans hastası babamızın hafızasının yeniden geri gelmesine yönelik bir umut değil, o kişiden bağımsız hayatımızda bize iyi gelecek yeni bir umut yeşertmektir.
Bu içeriği faydalı bulduysanız, “Göç ve Sonrası: Hayat Göç Edene mi Güzel?” ve “Değerler ve Değer Odaklı Yaşamak” başlıklı makaleleri de inceleyebilirsiniz.
Sayfa içeriği yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka bir uzmana başvurunuz.